Olağanüstü Hal Dönemi, KHK’lar ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması - 1

Av. Nazım Tural / 19.08.2019

I.Giriş

 

Bu çalışmada, olağanüstü hal döneminde KHK’larla getirilen düzenlemelerin anayasa ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ışığında hukuk üstünlüğü, haklar ve özgürlükler perspektifinde kısa notlarla değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.

 

BM’e kuruluşunda, Avrupa Konseyi’ne 1949’da katılan Türkiye, 1964’te  Avrupa Birliği ile Ortaklık Anlaşması yaptı, 1996’da Gümrük Birliği’ne geçti. Aralık 1999’da AB’ye aday ilan edilen Türkiye Ekim 2005 itibariyle katılım müzakelerine başladı.

 

Kısaca, BM İnsan hakları sözleşmelerini onaylayan, Avrupa ile entegrasyon sürecinde bağıtlanan anlaşmalar ve üstlenilen yükümlülüklerle hem BM hem de Avrupa İnsan Hakları Sistemi’ne katılan Türkiye, 1987 itbariyle bireysel başvuru ile AİHM kararlarına uymayı taahhüt etmiş bulunmaktadır. Ancak, BM uyarıları dikkate alınmadığı gibi, bazı AİHM kararlarının uygulanmasında halen direnilmekte, kararların uygulanmasından kaçınılmaktadır.

 

2002 Kasım’da, tek başına çoğunlukla iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti, AKP), ilk yıllarında, Avrupa ile entegrasyon süreci ve ögürlükler konusunda kararlı olduğunu çeşitli vesilelerle yineledi.

 

2003’ten 2009’a kadar yapılan reformlarla; etnik ve dini grupların ifade özgürlüğü dahil, siyasi, sosyal ve kültürel hakların tanınması konusunda bazı gelişmeler sağlandı.

 

2011 yılı itibariyle ise, özgürlükler alanında hızla gerileme sürecine girilerek, muhalif kesimlere, eleştirel medya ve çevrelere yönelik giderek artan bir sindirme, sınırlandırma girişimleri başlatıldı.

 

10 Ağustos, 2014 seçimleriyle Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi ve yeni bir anayasa ve başkanlık sistemi için kampanya başlattı.

Erdoğan ilk turda oyların  % 51,7`sini alırken, CHP ve MHP çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu % 38,5`ini, HDP adayı Selahattin Demirtaş % 9,7’sini aldı.

 

II. Darbe Girişimi / Olağanüstü Hal Dönemi

 

15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi,  Gülen Hareketi önderliğinde yürütüldü. Darbe girişiminde 249 kişi öldü, 2.196 kişi yaralandı. TBMM`yi bombalamak dahil Ankara ve İstanbul`da ciddi çatışmalar yaşandı.

 

20 Temmuz 2016 Olağanüstü Hal (OHAL) ilanı. Askeri darbe girişimi ve devam eden terör nedeniyle Türkiye genelinde üçer aylık sürelerle Olağanüstü Hal dönemi başlatıldı. Olağanüstü Hal 18 Temmuz 2018`e kadar ülkenin olağan yönetimi oldu.

 

Anayasamızda Madde 120’ye göre; Olağanüstü Hal  ‘’Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde (…) süresi altı ayı geçmemek üzere‘’ ilan edilebilir.  

 

1982 Anayasasının 15. maddesi,  Olağanüstü Hallerde temel hak ve özgürlüklerin, ancak “durumun gerektirdiği ölçüde” sınırlandırılabileceğini öngörmüştür. “Ölçülülük ilkesi” olarak da adlandırılabilecek bu ilkeye göre, idare, Olağanüstü Hal ilanını gerekli kılan sebebe dayalı olarak ve bu durumun ortadan kaldırılması amacı ile temel hak ve özgürlükleri -orantılı tedbirlere başvurmak suretiyle- hakların özüne dokunmadan kısıtlayabilecektir.  Anayasa’nın ilgili hükümleri, AKP Hükümeti tarafından çok geniş biçimde yorumlandı ve Anayasa ve uluslararası antlaşmaların izin verdiği sınırların ötesine geçen, hakların özüne dokunan düzenlemeler yapıldı. 

 

III. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine Geçiş

 

16 Nisan 2017`de, Anayasa değişiklikleri referandumu ile ‘’Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi’’ne geçilmiş oldu. Onaylanan değişikliklerle;  Cumhurbaşkanı parlamento ve yüksek mahkemeleri denetim yetkisi de dahil olmak üzere geniş yetkiler elde etmiş oldu. 

 

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yerine kurulan Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Kanununa göre; Adalet Bakanı Kurulun Başkanıdır, Bakan Yardımcısı da tabii üyedir. 4 üye Cumhurbaşkanı tarafından, 3 üye Yargıtay üyeleri, 1 üye Danıştay üyeleri, 3 üye de hukuk öğretim üyeleri ve avukatlar arasından olmak kaydıyla TBMM tarafından seçilmektedir. Buna göre; Cumhurbaşkanı, doğrudan atama ve çoğunluğa sahip olduğu TBMM ile dolaylı olarak, tüm üyelerin seçiminde yetkili konuma gelmiş oldu.

 

21 Mayıs 2017’de Erdoğan’ın AKP liderliği ile partili cumhurbaşkanlığı dönemine geçildi.  

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan,  onaylanan anayasa değişiklikleri ile yasaklanmadığı ileri sürülerek, AKP liderliğine seçildi. Bu değişiklikle, tarafsızlık ilkesinden vazgeçilerek, partili cumhurbaşkanlığı dönemi başlamış oldu.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa değişiklikleri ve AKP liderliği sayesinde, bakanları seçme hakkına kavuştu; yürütmeyi ve elindeki AKP çoğunluğu ile de parlamentoyu denetimi altına almış oldu. Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı yetkileri ve parlamento çoğunluğu ile, Anayasa Mahkemesi üyeleri dahil, yüksek mahkeme yargıçlarının çoğunluğunu atama yetkisine sahip oldu.  Böylece, kuvvetler ayrılığı ilkesi terk edilerek; yasama, yürütme ve yargının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kontrol altına alındığı yeni bir döneme geçilmiş oldu.     

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                 

24 Haziran 2018`de, öne alınan Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri yapıldı. 

 

İnsan hakları ihlallerini izleyen uluslararası örgütlerin ve muhalefetin düzenli uyarısına rağmen, olağanüstü hal koşulları altında yapılan erken Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimlerinde Erdoğan yüzde 52,5 oy oranı ile ilk turda seçildi. Muharrem İnce yüzde 30,6, Selahattin Demirtaş 8,40, Meral Akşener 7,2 oy aldı. Temel Karamollaoğlu 0,9 ve Doğu Perinçek 0,2 oy aldı.

 

Milletvekili seçimlerinde; AKP 42,5, MHP 11,1 oy aldı. Bu oranlarla Halk İttifakı 600 sandalyelik mecliste 342 sandalye ile çoğunluğu elde etti.  Ana muhalefetteki CHP ve üç küçük partiyi içeren Ulus İttifakı; İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti, oyların yüzde 34,1`ini alarak mecliste 192 sandalye kazandı.  CHP 22,6, İyi Parti 9,9, Saadet Partisi 1,3,  HDP 11,7

Milletvekillikleri sayıları şöyle oldu: Cumhur İttifakı AKP 295, MHP 49; Millet İttifakı CHP 146, İYİ Parti 43 ve HDP: 67.

 

IV. Kanun Hükmünde Kararnameler 

 

Olağanüstü Hal ilanı sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığına Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) ülke yönetilmeye başladı. 

 

KHK’lar, Türkiye’nin kabul ettiği uluslararası sözleşmeler ve Anayasa’da öngörülen Olağanüstü Hal ilanı gerektiren nedenlerine uyar biçimde, ‘’Türk devletine ve demokrasisine karşı terör ve güvenlik tehditlerini önlemek için kullanılan meşru ve anayasal yasal araçlar’’ olarak sunuldu. 

 

Ancak, uygulamada, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Birleşmiş Milletler (BM) Sözleşmeleri ve Anayasa’nın öngördüğü sınırlamalara uyulmaksızın KHK düzenlemeleri ve uygulamalara gidildi. Anayasa’ya aykırı olarak; Olağanüstü Hal ilanı nedenleriyle ilgisi olmayan alanlarda KHK’larla düzenlemeler yanında, “hakların özüne dokunulamayacağı” Anayasa hükmü (Madde: 15) de ihlal edilmiş oldu.

 

OHAL ilanı ile ilgisi olmayan örnekler olarak; işçi grevlerinin yasaklanması, üniversite rektörlerinin atanma usulünün değiştirilmesi, medya kuruluşlarının kapatılması ve el konulması, sivil toplum veya diğer tüzel kişilerin varlıkların tasfiyesi, Müsadere edilen şirket, ortaklık payları ve varlıklarına ilişkin düzenlemeler, İşsizlik Sigortası Kanunu değişiklikleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, güvenlik güçleri olarak polis ve jandarma teşkilatlarının yeniden düzenlenmesi, Kamu İhale Kanunu, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulmasına İlişkin Kanun’da yapılan değişiklikler, Yolcu ve eşya taşımalarında kullanılan araçların kış lastiği kullanmaları, Bankacılık mevzuatı ile bankacılık usul ve prensiplerine uygun kredi kullandırmaya ilişkin düzenlemeler, Özel Öğretim Kurumları Kanununu,   Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun gibi çeşitli kanunlarda değişiklikler sayılabilir. 

 

Masumiyet karinesinin ihlali : Olağanüstü dönem KHK’ları incelendiğinde, bu KHK’larla masumiyet karinesinin ihlal edildiği görülmektedir. Devletin değişik kademe ve kurumlarında görev yapan binlerce kişi, “örgütle iltisaklı olduğu” gerekçesi ile bir daha geri dönmemek üzere, yargı kararı olmaksızın, savunmaları dahi alınmadan ihraç edilmişler, memuriyet makamları, askeri rütbe ve görevleri ortadan kaldırılmış, her türlü heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu üyeliği ve sair görevlerini kaybetmişlerdir.  Ayrıca, mallara el konulması, kişilerin ve aile fertlerinin pasaportlarının otomatik olarak iptal edilmesi gibi çeşitli hak ve özgürlükler ihlalleri eleştiri konusu olmaktadır. 

 

Diğer yandan; masumiyet karinesinin, yargılama aşamasında da ihlal edildiği, iddia makamının ispat yükümlülüğü ile, şüphelinin/sanığın işlediği iddia edilen suçları  kanıtlaması gerekirken;  hukukun bu temel ilkesi işletilmemiş ve sanıklar masumiyetlerini ispat etmek zorunda bırakılmışlardır. Suçlu olduğunu kabul etmeyenlerin birçoğu, “suçunu / suçluluğunu gizleme”, “inkâr etmek” veya “örgütsel davranış” sergilemekle itham edilebilmişlerdir.

 

A. KHK’ların Anayasa ile Uyum Sorunu

 

Anayasa’ya göre; KHK’ların resmi gazetede yayımlanması ve aynı gün onay için Genel Kurul`a sunulması gerekmektedir. Oysa Olağanüstü Hal sürecinde; 37 KHK çıkarılmış, Olağanüstü Hal ilanı nedenleri ve anayasada yer alan ilkelere uyumu görmezden gelinerek, aylarca sonra Meclis’e sunulmuştur.

 

KHK`nın Olağanüstü Hal KHK`sı niteliğini taşıyabilmesi için "Olağanüstü Hal süresince uygulanmak üzere" ve "Olağanüstü Halin gerekli kıldığı konularda" düzenlemelerde bulunması gerekmektedir. KHK’lar, Olağanüstü Hal süresince, geçici bir dönem uygulanacak olmaları nedeniyle yasalarda değişiklik yapamamaları gerekir Olağanüstü Hal döneminde yapılan düzenlemelerin, ayrıca, süre olarak, olağan üstü hal süresi ile sınırlı olması gerekirken, sonrasında da etki ve sonuçlar doğuracak düzenlemeler getirilmiş olması da anayasa ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır. Örneğin yürürlükte olan yasaların değiştirilmesi veya bazı yasaların yürürlükten kaldırılması Olağanüstü Hal süresini aşan sonuçlar doğurmaktadır.

 

Diğer yandan; Anayasa Madde 148’e göre, Olağanüstü Halde çıkarılan KHK’lar Anayasa Mahkemesi`ne götürülememektedir. (12 Ekim 2017`de, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, 668, 669, 670 ve 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerin iptali için yaptığı başvuru ‘’AYM’nin KHK’ların denetimi için anayasal bir yetkiye sahip olmadığı’’ gerekçesiyle reddedildi.

(http://www.anayasa.gov.tr/icsayfalar/basin/kararlarailiskinbasinduyurulari/genelkurul/detay/f/21.pdf) 

 

Ancak, 1991 yılında Anayasa Mahkemesi, 15.12. 1990 gün ve 430 sayılı "Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ve Olağanüstü Halin Devamı Süresince Alınacak İlave Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin Sosyal Demokrat Halkçı Parti tarafından mahkemeye taşınması sonucu, Olağanüstü Hal vali ve makamlarına Olağanüstü Hal bölgesinin dışında da yetkiler verilmesini denetim nedeni olarak kabul etmiş ve anayasaya aykırı gördüğü bazı maddelerin iptaline karar vermiş bulunmaktadır. 

 

Hakları ihlal edilen kişilerin AİHM’e başvurmaları da sonuç vermedi.  Mahkeme, 12 Haziran 2017 tarihinde bu alanda iç hukuk yolunun tüketilmemiş olması ( öncelikle ‘Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’na başvurulmaması)  nedeniyle başvuruları reddetti.

 

Diğer yandan, idari yargıya başvurular da reddedildi ve KHK’larla hakları ihlal edilen kişilerin öncelikle komisyona başvurmaları, komisyon kararı sonrası idare mahkemesine başvurabilecekleri düzenlenmiş olması nedeniyle, mağdur olan kişiler ancak uzun zaman sonrası hak arama sürecine başlayabildiler. 

 

B. Kamu görevlilerinin ihraçları, kurumların kapatılması

 

Olağanüstü Hal süresinde çıkarılan 668, 669, 670, 672, 675, 677, 679, 683 ve 701 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnameleri ve 667 sayılı KHK ile yetkilendirilmiş kurumların kararları ile yaklaşık 130.000 kamu görevlisi ihraç edilmiş, pasaport iptali vb. gibi diğer hakları kısıtlanmış bulunmakta. (ihraçlar, görevden almalarla ilgi toplu resmi sayılar verilmediğinden kesin ihraç, görevden alma sayıları bilinmemekte)

 

27 Temmuz 2016 tarihli 667 Sayılı KHK kurumlar yanında; genel ifadelerle, terör örgütlerine mensup olduğu veya devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğu, ilişkisi olduğu değerlendirilen; silahlı kuvvetler mensupları, yüksek mahkemeler dahil tüm yargı mensupları, üniversitelerin akademik ve idari kadrolarında yer alanlar, mahalli idareler kadrolarında yer alanlar, her hangi bir bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili olmayan diğer kurumlarda işçi dahil her türlü kadrolarda istihdam edilen personelin görevlerine amirlerinin onayı ile son verilmesi hükmü getirildi.

 

Bu KHK ile kamu ve özel kurumlarda toplu ihraçlara gidilirken, düzenleyici maddeler oldukça genel bir yorumla benimsendi ve ihraçlar için ‘’terör örgütleriyle’’ doğrudan kanıtlanmış bir bağlantı ve bir suça iştiraki aranmadı. Yeterli inceleme olmaksızın, masumiyet karinesini ihlal edilerek ve savunma hakkı tanınmaksızın yapılan ihraçlar açık biçimde, ağır hak ihlali oluşturdu. Ayrıca, bu suçlamalarla ihraçlarla kişilerin “lekelenmeme hakkı” da ihlal edilmiş oldu.

 

31.07.2016 tarihli 669 KHK ile,Milli Savunma Bakanlığı yeniden yapılandırıldı; Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları Milli Savunma Bakanı’na bağlandı, Cumhurbaşkanı’na kuvvet komutanlarına doğrudan emir verme yetkisi getirildi,  askeri liseler , astsubay hazırlama okulları kapatıldı, harp akademileri, harp okulları yeniden yapılandırılarak, kurulan  Milli Savunma Üniversitesine bağlandı. Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Asker Hastaneleri Sağlık Bakanlığı’na devredildi.

 

Olağanüstü hal kapsamında yayımlanan KHK’lar ile 125.678’i kamu görevinden çıkarma (3.213 rütbe alma, 270 yurtdışı öğrencilikle ilişiği kesilme, 2.761 kurum ve kuruluş kapatma) olmak üzere toplam 131.922 idari işlem yapılmış bulunmakta.  (https://ohalkomisyonu.tccb.gov.tr/)

Diğer yandan, yaklaşık 150’i aşkın gazeteci de dahil olmak üzere 30.000`den fazla kişi tutuklandı. Milli Eğitim Bakanlığı`ndan 34.000 kişi, Güvenlik memurlarından da 21.000 kişi görevden alındı. (169 general, 7,098 albay ve alt düzey memuru, 8.815 polis memuru, 24 vali, 73 vali yardımcısı, 116 bölge valisi ve 31.784 diğer şüpheli,)

 

4.000’i aşkın yargıç / savcı ihraç edildi, görevden alındı. Tutuklanan 2.413 yargı mensubunun 105`i Temyiz Yüksek Mahkemesi, 41`i Danıştay üyesi, 2’si Anayasa Mahkemesi üyesiydi.

 

İnsan hakları kuruluşları raporlarına göre bu süreçte;  3 haber ajansı, 16 TV kanalı, 23 radyo kanalı, 36’sı yerel, toplam 45 gazete, 15 dergi, 29 yayınevi ve dağıtım kanalı kapatıldı. Yaklaşık 150`tan fazla gazeteci cezaevinde ve en çok FETÖ ve Kürt Medyası`na bağlı gazeteler, dergiler, radyo istasyonları, web siteleri ve haber ajansları dahil olmak üzere darbe girişiminden bu yana yaklaşık 173 medya kuruluşu kapatıldı.  2.500`den fazla gazeteci görevden alındı,  800`ü basın kart iptal edildi ve pasaportları iptal edildi. (https://t24.com.tr/haber/15-temmuzdan-bu-yana-2-bin-500-gazeteci-issiz-kaldi,363196;  http://www.hurriyet.com.tr/gundem/3-ajans-16-tv-45-gazete-23-radyo-kapatildi-40172869)

5.822 akademisyen FETÖ bağlantısı ve Kürtlerle barış görüşmeleri başlatılmasını isteyen imza kampanyası nedeniyle görevden uzaklaştırıldı; 1200 idari personel KHK’larla ihraç edildi. İhraç edilen akademisyenlerden 37’si son KHK ile geri döndü. Ayrıca kapatılan üniversitelerden dolayı 2 bin 808 akademisyen işsiz kaldı. 

KHK’lar kapsamında FETÖ’ye ait olduğu düşünülen 48 sağlık kuruluşu, 1061 öğretim kuruluşu, 800 yurt, 223 kurs etüt merkezi, 155 vakıf, 1595 dernek, 15 üniversite, 19 sendika kapatıldı. Ayrıca, insan hakları ile ilgilenenler de dahil olmak üzere toplam 375 dernek ve vakıf 677 sayılı KHK ile kesin olarak kapatıldı.  (CHP OHAL Raporu)

 

OHAL KHK’ları ile haklarında işlem tesis edilen kişilerin başvurabilecekleri herhangi bir merciinin olmayışı bu dönemde ciddi mağduriyetler oluşturmuş; 685 sayılı KHK ile kurulan “OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu”nun da, çok geç devreye girmesinin dışında etkin bir iç hukuk yolu olmadığı da ortaya çıkmıştır. 

 

Diğer yandan kamu görevine KHK ile son verilenlerin, bir daha kamu hizmetinde görevlendirilemeyeceği,  uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılması, (667 Md. 4/2) Olağanüstü Halin sona ermiş olmasına karşın uygulanıyor olması ciddi mağduriyetler yaratmıştır ve bu mağduriyetler halen sürmektedir.

 

Diğer yandan, Belediye Kanununda 1 Eylül 2016 tarihinde yayınlanan 674 Sayılı KHK ile yapılan değişiklik, yerel seçimlerle işbaşına gelmiş olan belediye başkanlarının görevden alınması, kayyum atanma süreci, meşruiyet tartışmalarını gündeme getirdi. 21 Temmuz 2016- 31 Aralık 2017 döneminde kayyum atanan belediye sayısı 99’a ulaştı. Bunların 94’ü HDP’ye yakın belediyeler oldu.

 

31 Aralık 2017 tarihi itibarıyla 1.064 özel eğitim kurumu (anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise), 360 özel kurs ve etüd merkezi, 847 öğrenci yurdu, 48 özel sağlık merkezi, 15 özel vakıf üniversitesi, 2 Konfederasyona bağlı 29 sendika, 1.424 dernek, 145 vakıf, 175 medya ve yayın kuruluşu kapatıldı. Ayrıca 1022 ticari işletme Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredildi.

 

Ayrıca, kararnameye ek listelerle kapatılan kurum ve kuruluşların her türlü taşınır ve taşınmazları, her türlü mal varlığı, alacak ve hakları, bedelsiz olarak ilgili veya yakın olduğu düşünülen kamu kurumlarına veya hazineye devredildi.

 

Bu arada, KHK’larla ihraç edilen ihraç edilenlerden 3 bin 981’i daha sonra çıkarılan  KHK’larla görevine iade edildiği bilgisi de medyada yer aldı.

C- Gözaltı ve tutuklama işlemleri 

 

Savunma hakkını sınırlandırılma süreci gözaltı işlemleri aşamasında başlatıldı. Gözaltı süresi Olağanüstü Hal ilanının ardından yayınlanan 667 ve 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerle 30 güne çıkarıldı. 2016 yılının sonuna kadar uygulanan bu süre Avrupa Konseyinin uyarılarıyla 23 Ocak 2017 tarihli 684 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile maksimum 14 güne (7+7) indirildi. 28 Temmuz 2016 tarihli 668 sayılı KHK ile savcıların gözaltına alınan kişilerin avukatlara erişimini sınırlama yetkisi 5 güne kadar çıkarıldı. 

 

Gözaltındaki şüphelinin avukatı ile görüşmesi, Cumhuriyet savcısının kararıyla 5 gün süreyle kısıtlanabilmektedir. Yine aynı düzenleme (684 sayılı KHK), soruşturmanın amacını tehlikeye düşürecek durumlarda, Cumhuriyet savcısının kararıyla avukatın dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisine kısıtlama getirmektedir.

  

23.07.2016 tarihli KHK 667’ye göre; Cumhuriyet savcısının kararıyla, görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, tutuklu ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli hazır bulundurulabilir, tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir veya görüşmeye son verilebilir. Ayrıca, tutanak tutulması hâlinde, Cumhuriyet savcısının istemiyle tutuklunun avukatlarıyla görüşmesi sulh ceza hâkimliğince yasaklanabilir.

 

İçişleri Bakanlığı bilgilendirme notlarına göre 17 Ekim 2016 – 31 Aralık 2017 tarihleri arasında 68.812 kişi için gözaltı işlemi uygulandı. Gözaltına alınanların % 60’ının (41.408 kişi) “FETÖ/PDY”, % 30’unun (20.548 kişi) “PKK/PYD”, % 9’unun (5.996 kişi) “DAEŞ” ve % 1’inin (860 kişi) “Sol örgütler” ile ilişkili olduğu belirtildi.

 

Pasaport Kısıtlaması 667 sayılı KHK ile Hakkında idari işlem yapılanların yanı sıra, aynı nedenlerle haklarında suç soruşturması/kovuşturması yürütülenlerin pasaportlarının iptal edileceği hükme bağlandı. Daha sonra 673 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile pasaport iptali eşlere yönelik olarak da genişletildi.

 

27.07.2016 tarihli 668 sayılı KHK Madde 3, hakim kararı olmaksızın, gecikmesinde sakınca olan hallerde, savcılar tarafından; konutlarda, işyerlerinde arama ve yakalama emri verilebileceğini düzenlenmektedir. 5271 sayılı CMK 128. Maddesi ile soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde, şüpheli veya sanığa ait taşınmazlara, araçlara banka hesaplarına ve her türlü mal varlığına el konulabilmektedir.  Bu madde uyarınca yapılacak el koymaya, rapor alınmadan, sulh ceza hâkimliğince karar verilebilmektedir. Ayrıca savcı da “gecikmesinde sakınca bulunan hallerde” bu el koyma kararını alabilmektedir.

 

Avukat bürolarında, hâkim kararıyla veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde savcının yazılı emriyle, savcının katılımı olmaksızın, adli kolluk görevlileri tarafından arama ve el koyma yapılabilmekte; arama ve el koyma işlemi sırasında baro başkanı veya onu temsilen bir avukat hazır bulundurulma kuralına da çok halde uyulmadığı gözlenmektedir.

 

Diğer yandan; CMK’nın 153’üncü maddesinin ve ayrıca TMK’nın 10’uncu maddesi “hâkime, savunma avukatının soruşturma dosyasına erişimini kısıtlama yetkisi” tanımaktadır.

 

D- KHK’larla ihraç edilenler için yargı yolu

 

KHK’larla ihraç edilenlerin idari yargı ve Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunanların başvuruları, iç hukuk yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle reddedilmiş bulunmakta. 

 

20.07.2017 tarihinde, yapılan bireysel başvuruda, Anayasa Mahkemesi, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğu kararını verdi. Kararda yapılan değerlendirmede, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun etkili bir iç hukuk yolu olarak kabul edildiği anlaşılmakta. 

 

 ‘’(…) Komisyonun yapısının KHK ile önceden belirlenmiş ve üyelerinin bazı güvencelere sahip olması, özellikle komisyon kararlarına karşı yargı yolunun açık olması, bu kapsamda adil yargılanma hakkına ilişkin güvencelerin yargılama sırasında sağlanmasının Anayasa’nın 36. Maddesi gereği zorunluluk arz etmesi ve KHK ile bu konuda sınırlama getirilmemiş olması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde (…) Başvurucunun ihlal iddiaları dikkate alındığında ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görünen (Komisyona) başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ‘’ikincil niteliği’’ ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır. Bu açıklamalar ışığında, mahkeme başvurunun başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna oy birliği ile karar vermiştir.’’  (http://www.anayasa.gov.tr/icsayfalar/basin/kararlarailiskinbasinduyurulari/bireyselbasvuru/detay/pdf/2016-25923.pdf)

 

KHK’larla hakları ihlal edilen kişilerin AİHM’e başvurmaları da sonuç vermedi.  Mahkeme, 12 Haziran 2017 tarihinde Köksal/Türkiye davasında, Komisyonu etkili bir içi hukuk yolu olarak benimseyerek, iç hukuk yolunun tüketilmemiş olması nedeniyle başvuruları reddetti. (http://www.aihmiz.org.tr/files/Decision%20K-ksal%20v_%20Turkey%20)

 

KHK’ların İdari Yargıda Denetimi, idari yargının verdiği kararlar nedeniyle tartışma konusu olmayı sürdürmekte, mağduriyetler de devam etmekte. KHK’larda idari yargının kapalı olduğuna ilişkin bir hüküm bulunmazken, 27.07.2016 tarihli 668 sayılı KHK’nın 38. maddesinde; “Olağanüstü Hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında alınan kararlar, yapılan işlemler nedeniyle açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez” hükmü yer almış bulunmakta.

 

KHK’ların ihraç işlemleriyle kamu görevinden çıkarılanların Danıştay’a yaptıkları başvurular, ‘’kamu görevinden çıkarma işlemlerinin bilinen bir Bakanlar Kurulu kararı olmadığı, bu nedenle Danıştay’ın yetkili olmadığı, İdare Mahkemelerine başvurulması gerektiği’’ gerekçesiyle reddedilmiş; ancak başvurulan idare mahkemeleri ise; ret gerekçelerini kısaca  ‘’yürütme organının bir işlemi olmakla birlikte, fonksiyonel açıdan kanun niteliği taşıyan hukuki düzenlemelerdir” kabulüne dayandırmıştır. (Beşinci Daire 04. 10. 2016 tarih ve Esas no : 2016/ 8136 Karar no: 2016/4076; Beşinci Daire 04.10.2016 tarih ve Esas no: 2016/7983 Karar no: 2016/4079; 

 

Trabzon İdare Mahkemesinin 08/09/2016 tarih,  2016/1113 Esas, 2016/1046 Karar no’lu kararı KHK’nın hukuki denetimini yapma yetkisi olmadığı gerekçesiyle talebi reddilmiş bulunmakta. ‘’(…) 672 sayılı KHK hükmü uyarınca kamu görevinden çıkarılan davacı hakkında KHK dışında başka bir idari işlem de olmadığından ve mahkememizin KHK`nın hukuki denetimini yapma yetkisi bulunmadığından, açılan bu davanın mahkememizce incelenme olanağı bulunmamaktadır.’’

 

Samsun 1. İdare Mahkemesi 2016/…Esas, 2016/… no’lu kararı benzer yaklaşımı ortaya koymaktadır; ‘’(…) 672 sayılı KHK uyarınca kamu görevinden çıkarılan davacı hakkında, bahsi geçen KHK dışında idari davaya konu olabilecek başkaca bir işlem bulunmadığından, iş bu davanın esasının mahkememizce incelenmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.’’ 

 

KHK’larla hakları ihlal edilen kişilerin öncelikle komisyona başvurmaları, komisyon kararı sonrası idare mahkemesine başvurabilecekleri düzenlenmiş olması nedeniyle, mağdur olan kişiler ancak uzun zaman sonrası hak arama sürecine başlayabildiler.

 

E. Kamu görevlileri ve sivillere sağlanan dokunulmazlık

 

6 Kasım 2016 tarihli 675 sayılı Kanun Madde 37 ile 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimini engellemek için karar alan, uygulayan, önlemeye çalışan tüm kamu görevlileri için; hukuki, idari, cezai ve mali sorumluluk doğmayacağı ifade edilerek tam bir dokunulmazlık sağlandı.

 

 24 Aralık 2017`de çıkarılan 696 sayılı KHK Madde 121 ile resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15.7.2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden (sivil) kişiler hakkında da tam bir yargı dokunulmazlığı getirildi.

 

Düzenlemede açık bir süre sınırı konulmaması nedeniyle düzenleme darbe sonrası tüm terör eylemlerini kapsayacak şekilde yorumlanmaya da açıktır. TCK’da da düzenlenmiş olan “meşru müdafaa” ve “direnme hakkı” gibi (şahsi cezasızlık öngören) düzenlemeler mevcut iken, her türlü yoruma açık biçimde, her an kötüye kullanılabilecek bir düzenlemenin yapılması, yalnızca suç işleyen bazı kişilerin yargılanmasını önleyeceği nedeniyle eleştirlmektedir.

 

Sulh Ceza Hakimlikleri, 28 Haziran 2014 tarih, 6545 no’lu yasa ile, kaldırılan Sulh Ceza Mahkemeleri yerine kuruldu. Sulh Ceza Hakimleri, Olağanüstü Hal dönemi ve sonrasında kovuşturmalarda çeşitli yetkiler ile donatıldıklarından, KHK’ların uygulanmasında çok önemli bir yere sahip oldular.

 

14 Ocak 2015 tarihli kararıyla Anayasa Mahkemesi, sulh ceza hakimliklerinin kuruluşunu düzenleyen 10. Maddesinin anayasaya aykırılık iddiası ve 5271 sayılı kanunun hakimliklerin kararlarına itirazını düzenleyen 268 maddesinin ilgili fıkralarını iptal istemini reddetmiştir.

 

Sulh Ceza Hakimleri, Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca, internet erişiminin kesilmesi, içerik kaldırılması dahil, tüm arama ve el koyma emri çıkarmaya, mal varlıklarına, mülklere el konulmasına, terörizmi finanse etme iddiasıyla şirketlere kayyum atanmasına, şüpheliler için tutuklama kararları vermeye tek başlarına yetkilidirler. Ayrıca,  savcının talebi üzerine, savunma avukatının dosyayı inceleme ve belgelerin kopyalarını almasını sakıncalı görmesi halinde kısıtlama yetkisine de sahiptirler. 

 

19.08.2019 tarihinde gazeteduvar.com.tr sitesinde yayımlanmıştır. 

 
19.08.2019
ANAYASA MAHKEMESİ KAFA KARIŞTIRIYOR
Av. Abdurrahman Bayramoğlu / 04.03.2020
BAROLARIN GÖREV VE İŞLEVLERİ HAKKINDA...
Av. Dr. Başar YALTI / 24.01.2020
Basın Özgürlüğü, Önemi ve Türkiye Gerçeği
Av. Dr. Başar YALTI / 01.01.2020
Düzenin “yeni” hukuku
Av. Bilgütay Hakkı Durna / 01.09.2019
Olağanüstü Hal Dönemi, KHK’lar ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması - 2
Av. Nazım Tural / 20.08.2019
Olağanüstü Hal Dönemi, KHK’lar ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması - 1
Av. Nazım Tural / 19.08.2019
Çağdaş Avukatlar Geleneğini ve Geleceğini Arıyor
Av. Bilgütay Hakkı Durna / 01.11.2018
Baro siyaseti
Av. Bilgütay Hakkı Durna / 01.09.2018
Olağanüstü Hal (OHAL) ve Hukuk
Av. Dr. Başar YALTI / 01.02.2018
Hukuk Güvenliği
Av. Bilgütay Hakkı Durna / 01.11.2016
Avukat
Av. Dr. Başar YALTI / 01.04.2014
Afrika, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden çekilmeyi tartışmakta
Av. Nazım Tural / 15.10.2013
ABD`de Askeri operasyonlarda Başkan ve Kongre`nin yetkileri
Av. Nazım Tural / 12.09.2013
Nereye Kadar?
Av. Dr. Başar YALTI / 17.02.2011
Barolar Birliği ve Birliği Savunmak
Av. Abdurrahman Bayramoğlu / 11.06.2009